You are currently viewing Üniversite Sınavına Girişim

Üniversite Sınavına Girişim

1984 Aralık 21.. Denize atlayıp boynumun kırılmasıyla başlayan uzun ve zorlu yolculuğum. Yoğun bakımda geçen ilk aylar ve yaklaşan üniversite sınavları. Adana Balcalı Tıp Fakültesindeki 45 günlük yoğun bakıma dönemim sonrası Ankara Rehabilitasyon merkezine transferim gerçekleşmişti. Oluşan bası yaraları ve daha bir çok sebepten ötürü birkaç ay daha yatağa bağımlı kalacağımı öğrendim. Boynumdan aşağısını hiçbir şekilde kullanamıyordum ve belki de ömrüm boyunca kullanamayacaktım.

Ankara’daki hastane günlerimin ilk dönemi çok zorlu geçiyordu. Uykusuz ve ağrılı geçen geceler bünyemi epeyce zayıflatmıştı.
Kazadan önceki dönemde de sahip olduğum inatçı, pes etmeyen karakterimle bunun da üstesinden gelebilmeliydim. Yaşam mücadelemden galip ayrılıp, hayatın beni esir almasının önüne geçmeliydim. Savaşmalıydım.

Hastanedeki ilk ayımda meşhur enfeksiyon beni de esir almıştı. Öyle böyle değil çok ciddi bir enfeksiyonla savaşmaya başladım. Antibiyotikler, serumlar nafile. Bulamıyorlardı beni esir alan bu lanet mikropları. Ateşim 40’larda, yüksek tansiyonum da 7-8’leri geçmiyordu. Yaklaşan üniversite sınavlarına girebilmenin yolunu bulmalıydım. Eller tutmuyor, yoğun bakımda lanet bir enfeksiyonla boğuşmaca ve hastane yatağındayım. Nasıl olacaktı?

Ailemden rica ettim, ne pahasına olursa olsun sınavlara girmeliydim. Belki de bu benim yeni ve zorlu yaşam sürecimdeki ilk sınavım olacaktı. Ailem ellerimi kullanmadan nasıl başaracağımı sorgularken ben her koşulda bu sınava girmek istediğimi söyledim ve beni kırmadılar. Ösym merkeziyle irtibata geçildi ve merkez refakatçi bir görevli gönderebileceklerini fakat maalesef ellerimi kullanamadığım için soruları zihinsel yeteneğimle çözmem gerektiğini bildirdiler. Gönderecekleri görevli sadece sayfaları çevirmeye ve söyleyeceğim şıkları işaretlemeye yardımcı olacaklardı. Ötesi yoktu. Bir de hastane yönetiminin sınavlara girebileceğime dair bir teyidi lazımdı.

Başhekimlik ile görüşmek için ailem randevu aldı. Heyecandan neredeyse ölecektim ve ailem görüşmeden sonra odama geldiğinde, yönetimin kesinlikle buna izin vermediğini, çok ciddi bir enfeksiyon geçirdiğimi, yaşadığım tansiyon sıkıntısı ve yüksek ateş ile birlikte sınav sürecince hayati tehlike yaratacak boyutta sorunlarla karşılaşabileceğimi söylemişlerdi. Bir anda tüm hayallerim yıkılmıştı. Ama hayır pes etmemeliydim ve yönetimle kendim konuşmalıydım. Haftalık rutin visit sırasında bu konuyu açmalıydım derken visit günü geldi. Başhekim Kemal Altıoklar ve ekibinin odamıza girdiğini gördüm. Başhekime dönerek, ne pahasına olursa olsun bu sınava gireceğim dedim. Gerekirse ev iznine çıkarım başka yol bulurum ama mutlaka sınavlara gireceğim. Sizleri de rahatlatmak için teklifim şu dedim, eğer kendimi çok kötü hissedersem sınavı o an bırakacağımın sözünü verdim. Başhekim zaten şu an çok kötüsün desen de ısrarlarıma dayanamadı ve kabul etti.

Hastane odamdaki yatağımda gece gündüz sınav hazırlıklarına başladım. Sağ olsun annem ve hemşire arkadaşlar sayfaları çeviriyor ben de tansiyonum ve yüksek ateşimle başlayan titreme nöbetlerim bana izin verdikçe çalışıyordum. Sınav günü yaklaşmıştı. İki aşamalı sınavın ilkine girecektim.

Sınav günü artık gelmişti fakat yüksek ateş son hızıyla devam etmekte ve vücuduma giren enfeksiyonu yenememiştim. Hastane yönetimi yatar pozisyonda soru kitapçığını görebileceğim metalden bir düzeneği bana hediye olarak yapmıştı. Ösym görevlisine bir taraftan şıkları söylüyor diğer taraftan sayfaları çevirmesini rica ediyordum. Sınav bitmişti.

Sonuçların açıklanacağı gün artık yaklaşmıştı. Kazanmalıydım ve o gün geldiğinde büyük bir başarı ile ilk sınavımı kazandığım müjdesini aldım. Bu benim üniversite sınavım olmamamdan çok belki de yeni hayatımın ilk zorlu deneyimini hem de ellerimi kullanamadan kazandığım çok önemli bir başarının simgesi olacaktı. Asıl zorlu süreç ikinci sınavda olacaktı ve ben bunun bilincindeydim.

Ailemin ve  hastane yönetiminin tebriklerinden sonra ikinci sınava hazırlanmaya başlamıştım. Kahretsin ki lanet olası enfeksiyon hala yakamı bırakmamıştı aksine hayatımı daha da zindan etmeye başladı. Ateşler içinde sınava hazırlanmaya çalışıyordum.

Yıllardır hayalim olan tıp fakültesini kazanmalıydım. Tercih günü yaklaştığında kötü haberi aldım. Ellerimi kullanamadığım için tıp fakültesini kazansam dahi gidemeyecektim. Öyle ya da böyle sağlık sektöründe olmalıydım derken bir gün felçli insanlara belki de umut olabileceğimi düşünerek eczacılık fakültesini yazmaya karar verdim. Yeni ilaçlar keşfedebilir belki de benimle aynı kaderi paylaşan kişilere faydam olabilirdi. Matematik, fizik ve kimya bilgime güveniyorum ama ellerimi kullanamadan gireceğim ikinci sınav çok daha çetin olacaktı.

İkinci sınav günü geldi çattı. O gün müthiş bir ateş ve tansiyon problemiyle de olsa yalvara yakara sınava hastane yatağımda girdim. Şıkları söyledikçe refakatçi görevlinin hafif gülümsemesini görüyordum. Nasıl gidiyorum diye sorduğumda maalesef yorum yapamam deyince azıcık demoralize olmadım desem yalan olur. İkici aşama da bitmişti.

Geceleri uyuyamıyor  ve sınav sonuçlarının açıklanacağı günü iple çekiyordum. Hafta sonu ev iznine çıkmıştım. Yüksek ateş sebebiyle buzlar içinde olduğumu çok iyi hatırlıyorum. Ösym numaramı babama verdim ve gazeteden bakmasını söyledim. Babam dikkatlice bakıp bana dönüp maalesef deyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü desem abartı olmaz.
Nasıl olurdu, kazanmalıydım!!! Gazeteyi yanıma koymasını rica ettim bir daha bakmaya başladım ve babamın bir rakamı yanlış yazdığını gördüm, umutlanmıştım tekrar. İşte o an geldi, Ankara Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazanmıştım!!! Çığlık attığımı hatırlıyorum. Başarmıştım evet, hayata karşı ilk galibiyetimi almıştım. Sonrasında fakülteyi üçüncülükle kazandığımı öğrenecektim. Bu zafer ilerde kazanabileceğim diğer başarıların altın anahtarı gibi olacaktı ve oldu da. Seksenli yıllardaki imkansızlıklar sebebiyle her ne kadar eczacılık fakültesine devam edemesem de artık umut doluydum. Haklı çıktım ve daha sonra tekrar sınavlara girip o yıllarda tek erişilebilir üniversite ve bölüm olan Ziraat Mühendisliği Fakültesinde okumaya hak kazanıp Tarım Ekonomisi bölümünü bitirmeye hak kazandım. O da maceralı bitti. Dördüncü sınıftayken amansız bir hastalığa yakalandım ve yumurtalık kanseri olup okulu bırakmak zorunda kaldım. Ameliyatlar ve zorlu süreçten sonra hastalığı atlatıp tam 25 yıl sonra 2015 yılında öğrenci affından yararlanıp son senemi de üstün başarı ile tamamlayıp diplomamı aldım. Arada geçen yıllarda İngiltere’deki Uluslararası gemi yönetimi ve işletmesi üzerine (uzaktan eğitim) dünyaca tanınmış bir okula başvurup diplomamı almamla ikinci eğitimimi de başarıyla tamamlamanın gururunu yaşadım. Son olarak da yine İngiltere’de Oxford Üniversitesi Politika bölümüne başvurum kabul edilince, “Küreselleşme’’ üzerine dersler alarak kısa süreli bir eğitimi de başarıyla tamamlayarak eğitim serüvenimi tamamladım. Serüven bitti gözükmüyor, zaman gösterecek.

Hayatta hedef belli ise ve sen ona odaklandıysan, başarı kaçınılmazdır. Belki de bizleri hayata bağlayan yegane sebep bu başarılar ve inatçı karakterimiz.

Sevgi ve saygı ile…