Bir Mısır anımı daha anlatmak istedim.Mısırın sıcağını yaşayan bilirmiş. Alexandria’da ki otelimizden Kahire’ye doğru yola çıktık. Benim piramitleri görme ısrarıma sevgili kuzenim sonunda razı oldu da keşke olmasaymış:))
2000’li yılların başında Mısır’da taksiler o kadar eski ve bakımsızdı ki.Taksiye binince, klimayı açmasını rica edince adamcağız öylece yüzüme baktı.Yol boyunca camlar açık , buz gibi suları kafamdan aşağı döke döke piramitlerin olduğu bölgeye nihayet vardık.İnanmayacaksınız ama kolum arabanın gövdesine o mahşer sıcağında yapışmıştı ve gözümden yaşlar gelmişti yapıştığı yerden ayırana kadar.
Araçtan inip etrafı gözlemlediğimde arazinin son derece bozuk olduğu , bırakın tekerlekli sandalye ile gezintiyi turistlerin dahi zorla yürüyebildiklerini gördüm. Uzaklarda bazılarının develerle gezinti yaptığını gördüm.Belki boynumdan aşağısı tutmuyordu ama ben de böyle bir macera neden yaşamayayım diye düşündüm. Teyze oğlu bana dönüp, gördün mü bu cehennem sıcağında aldın bizleri buralara kadar getirdin ama her yer kayalık nasıl gideceksin deyince , patlattım orada.Nesi zor ki deveyle gezeriz deyince, teyze oğlunun çığlıklarına etraftaki tüm turistler şaşkınlıkla bakıyordu. Mersin’de Erdemli taraflarında develer vardı ve yıllardır hep binip gezmeyi hayal etmiştim.Artık bu hayalime çok yaklaşmıştım.Teyze oğlu bağıra bağıra ,yemin ediyorum yardım etmem ve düşersen de hastaneye asla gelmeyeceğim diye yırtınmaya devam ediyordu.Çöl ortasındaki bedevi kardeşlerime getirin bir deve dedim.İngilizceleri yine berbat, birbirimizi vücut diliyle zar zor anlıyoruz.
Derken uzaklardan bir deveyi bana doğru getirdiklerini gördüm.Bu arada yüzlerce turist olayı anlamış olmalılar ki etrafımızda toplanmaya başladı.Deve bizlere yaklaştıkça içimde müthiş bir heyecan başlamıştı.Yok artık olamaz,hayır dediğimi hatırlıyorum.Bu benim bildiğim develerden değil bu yürüyen bir tepe.Bizim Erdemlideki en büyük develer bunların yeni doğmuş yavruları gibi kalır.Teyzeoğlu yırıtnmya devam,al sana devam ediyor.Al sana deve hadi bin de göreyim diyor.
Gerçekten de kaçmanın yollarını arıyorum ama mertliğe laf gelmesin diye de içimden nasıl binerim diye yol arıyorum.Yüzlerce bakışlar bizlere doğru çevrilmiş, flaşlar patlıyor.İngilizce bedeviye dedim ki,ben buna binemem.La la la (hayır hayır) binersin, biz sana yardım ederiz diye ısrar ediyor.Derken deveyi bir hareketle yere çömeltti. Belki ciddiye almazsınız ama bu çöl devesinin yerde oturan halinde bile hörgücü bizim develerin ayaktaki hali ile aynı yükseklikte.
Başka çare yok deneyeceğim.Tipik koç burcu.İnat,kafaya koydu mu yapacak illa ki.Haydi dedim kaldırın.Allah Allah Allah sesleriyle devenin hörgücünde idim. Lütfen yavaş kaldırın deveyi diye bağırıyorum ama adamlar rahat,sen korkma diyorlar başka bir şey yok. Teyze oğlunun suratı kireç gibi bembeyaz.Deve ayakta , ben bir tarafta büyük bir heyecan ama diğer tarafta ciddi bir korku.
Deve ayaktayken adamlar bile aşağıda küçücük kaldı.Yavaş yavaş hareket ederek gidiyoruz,her yer kayalık,zemin berbat.Her tarafımızı ziyaretçiler çevirdi,çoğunun elleri başında ya da ağızlarında hayretler içerisindeler.Bir müddet gittikten sonra yardım istedim , çünkü bir sağa bir sola yatmaktaydım.Bedevilerden biri deveyi otutturdu sıçrayıp önüme oturdu ve gezinti tekrar başladı.Epey gezintiden sonra daha fazla risk almak istemedim ve deve üzerindeyken diğer ziyaretçilerin iki kişilik engin küçük at arabaları kullandığını gördüm. Teyze oğluna bağırarak,ben bu deveden bir şartla inerim dedim. O da yeter ki in kabul edeceğim deyince bedevi kardeşimden rica edip deveyi durdurttum. Artık aşağıdaydım.
Teyze oğlu böbürlenmeye devam ederken bana sözün var dedim. Biliyorsun şartlı indim deyince o da kısa kes kim bilir aklında başka hangi çılgınlık var dedi. Adam beni iyi tanıyor 🙂 Şu at arabalarına bineceğiz deyince yine çığlıklar yükseldi. Yalvar yakar ikna oldu ve at arabasındayız. Sadece arkada iki kişinin zar zor oturabildiği bu araba ile ikinci gezintimiz başladı.Bir taraftan kafamdan aşağı buz gibi suları döküyorum çünkü nefes almak bile güç. Bir tur attıktan sonra artık şansımı daha fazla zorlamamaya karar verdim ve at arabasından inerek piramitlerin olduğu bölgeden Kahire’ye doğru yol almaya başladık.Sırada rezervasyonunu yaptığımız büyük ahşap teknelerle Nil Nehri turu başlayacaktı. Allah’tan teyzemin oğlu buna karşı çıkmadı. Dansözler eşliğinde timsahlara yem olmadan o turu da kazasız belasız atlatıp sabaha karşı otelimizin yolunu tuttuk.
Sevgiyle kalın…